Yeni dünyada patente uzak olan rekabete de seyirci kalacak
Hızla gelişen ve değişen dünyada fikri mülkiyet hakları, gelişmişliğin en önemli göstergelerinden biri haline geldi. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi bilgiye ve teknolojiye sahip olma, onu kullanma ve geliştirme yeteneklerine göre ölçülüyor. Bu yeteneklere sahip olan ülkeler, rakiplerinden bir adım daha önde giderek başarılı oluyor. Bunu sağlamanın yolu da Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerinden geçiyor. Teknolojik yeniliklerin, güçlü markaların, özgün tasarımların ve yerel değerlerin korunmasını sağlayan sınai mülkiyet sistemi sürdürülebilir kalkınmanın da önemli unsurlarından biri konumunda. Bu kapsamda patent başvurularının ülke ekonomisine katkısı önemli derecede artıyor. Patent başvurularındaki yüzde 11'lik bir artışın ülke ekonomisinde yaklaşık yüzde 1'lik bir büyümeye etki ettiği tahmin ediliyor.
HIZLI BÜYÜME ODAKLI FİRMALARIN PATENTE OLAN İLGİLERİ ARTIYOR
Türkiye'de patent stratejilerine verilen önem gelişmiş ülkeler seviyesinde olmasa da, giderek artan bir ilgiye sahip. Özellikle, globalde rekabet avantajı yakalama ihtiyacı sebebiyle Türkiye'deki hızlı büyüme odaklı firmaların patente olan ilgileri hızla artıyor. Peki patent neden bu kadar önemli? Bilindiği gibi patent her şeyden önce sahibine üretme değil, ürettirmeme hakkı veriyor. Rakibe, sahibi olduğu buluşu ürettirmemek yeterli midir diye bakıldığında ise bunun da yeterli olmayacağı görülüyor. Çünkü patentin, rekabette savunma amacıyla kullanımının yanı sıra ofansif olarak rakipleri tehdit etme ve lisanslama yoluyla gelir elde etme aracı olarak da kullanıldığı bir döneme girildi. Patent sahiplerinin, rakiplerinin kendi ürünlerini taklit etmelerini engellemeleri yeterli gelmiyor, portföylerindeki patentlerinden değer üretmeleri de gerekiyor. Bir patente sahip olmak fakat bu patenti asıl amacı olan ticari bir kazanca dönüştürememek ne kişiye, ne bağlı olduğu, kuruma ne de ait olduğu ülkeye yeterli katkıyı sağlayamıyor. Patentler korunduğu ve ticarileştirilebildikleri zaman asıl amacına ulaşıyor. Diğer yandan patentler; firmaların, üniversiteler ve startuplar ile iş birliği geliştirme süreçlerinde kullandıkları önemli bir enstrüman olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan araştırmalar, patent sahibi üniversitelerin ve startupların, büyük firmalar ile iş birliği geliştirme (lisanslama, ortaklık, satın alma gibi) süreçlerinde patenti olmayanlara göre daha başarılı olduklarını gösteriyor.
EN FAZLA RAPOR DÜZENLEYEN İLK 10 OTORİTE ARASINA GİRDİ
2021 yılında dünyada etkisini devam ettiren küresel salgın nedeniyle birçok ülkede sınai mülkiyet başvurularında büyük düşüşler yaşandı. 1995'te Türkiye'deki yabancı patent sayısının yerli başvuruların 10 katının da üzerinde olduğu düşünüldüğünde kendi ülkemizde bugün itibariyle patent aktivitesi noktasında yabancılara baskın hale geldiğimizi söyleyebiliriz. Pandemiye karşın, Türkiye'de bir önceki yıla göre yerli patent başvurularında yüzde 3, yerli faydalı model başvurularında yüzde 24, marka başvurularında yüzde 13 ve tasarım başvurularında yüzde 41 oranında artış gerçekleşti. Diğer taraftan, 2021 yılı Aralık ayında yayımlanan Dünya Fikri Mülkiyet Göstergeleri Raporu'na göre TÜRKPATENT, ulusal patent başvurularında 14'üncü, ulusal marka başvurularında 7'nci, ulusal tasarım başvurularında 4'üncü ve genel sıralamada 9'uncu sıraya yükselerek dünyanın en fazla sınai mülkiyet başvurusu yapılan kurumlarından biri olmayı başardı. Bu genel sıralama ile Türkiye; İngiltere, İtalya, Rusya, Brezilya, Hollanda, İspanya ve İsviçre gibi önemli ülkelerin önüne geçmiş olup, ayrıca marka başvurularında 2011 yılından bu yana her yıl Avrupa'da birinci sırada yer alıyor.